24 Mayıs 2009

"Vızzzzzzzzz" Gelir...!

Dün gece bir sivrisinek tüm hayat görüşümü kökten değiştirdi. Gecenin köründe bir aydınlanma yaşadım ki sormayın…

Günlerdir aklımda yazacak onca şey varken, hatta birkaçını da yazıp bitirmişken; hepsinden vazgeçtim ve sizlere bu aydınlanmamı paylaşmak istedim… Dün gece fark etim ki; yok teknolojik gelişmeymiş yok modern hayatmış, yok 21. Yüzyılmış… arkadaş hepsi palavra…”. “Bu başlık ne? neden bahsediyorsun ? ne modern hayatı..” diyenler şöyle buyursun…

Gece 2 civarında evime dönerken yolda bazı mahallelerde elektriğin kesik olduğunu görüp; “asansörsüz nasıl yukarı çıkacağım” diye aklımdan geçirmeye başladığımda maalesef ki sorunun bir asansörden ibaret olmadığını düşünememiştim. Hoş; eve geldiğimde hiçbir sorun yoktu. Yorgun ve tembel bedenimi asansör 2. Kata çıkardıktan sonra, son bir çabayla odama vardım. Her zaman ki gibi bilgisayarın düğmesine basıp onun açılması sırasında elimi yüzümü yıkayıp geri dönecektim. Fakat bilgisayarın düğmesine basmamla elektriklerin gitmesi bir oldu. İşte gelen bu karanlığın benim aydınlanmamın habercisi olduğunu o sırada nerden bilebilirdim ki…

Modern insan evladı elektriğin gidip hayatının karardığı bu anda o kadar acizdir ki; o’nu bu düştüğü durumda teselli edebilecek tek şey elektriğin gittiği gibi bir an önce geri geleceği inancıdır. En kötü durumda; az sonra yatıp uyuyacak ve sabah kalktığında kurulu düzeni tekrar tıkır tıkır işliyor bulacaktır. Ben de zaten aynen öyle düşünmüştüm fakat bir sivrisinek bu kurulu inancımı bir daha onarılamaz biçimde temelinden yıktı. Sözü kahraman sivrisineğimize getirmeden önce biraz elektrik kesintisinde afallayan modern insandan bahsetmek istiyorum.

Söze girerken “Televizyon, bilgisayar, telefon.. hayatımızın vazgeçilmezi olan bu araçlar o kadar gereksizlerdir ki….” gibi protest ilk okul kompozisyonu tadında söylemler seçmeyeceğim elbette. Zaten derdim bu araçların ne olup olmadığından ziyade insanın bu araçları kullanamadığında düştüğü o boşluk duygusu.

İnsan evladı o elektriklerin gittiği anda “aman nasılsa sabaha gelir, dizimi de sonra tekrardan izlerim gideyim de yatayım” dememişse; bir mumun etrafına toplanıp otururken canı sıkılacak ve düşünmeye mecbur kalacaktır.

Ben de mecbur kaldım zaten… Ama daha önce defalarca o mumun etrafında oturmaktan sıkıldığım için dün gece bir an önce yatmaya karar verdim . Aklım internetten indireceğim dizide kalmıştı ama yatacaktım. Zar zor; ışıldak şurada… mum burada.. fener nerde.. derken dişimi fırçaladım üstümü değiştirdim. Artık yatıp uyuyacak ve elektriklerin sabaha gelmiş olacağını umacaktım… İşte bunları düşünüp tam uykuya dalacaktım ki “O” modern insana tokadını atmak için kulağımdan vızıldayarak geçti…

Evet elektrikler olsaydı o sineği öldürmem takriben 5 dakikamı alacaktı. Fakat o kadar acizdim ki. Mumun bittiği ışıldakların söndüğü şu anda o sivrisinekle baş edemiyordum. Rahatsız eden sesiyle kafamda dönüp uyutmuyordu beni. Bırakın o sesi; artık ben göremeden hissedemeden elimi kolumu ısırmaya da başlamıştı. Resmen alay ediyordu benimle. Bakın şaka değil burada 4 5 saatten bahsediyorum. O küçük yaratık saatlerce dalga geçti benimle. Birazcık ışığa ihtiyacım vardı. Sadece 5 dakikalık bir aydınlık onun işini bitirmeme yetecekti ama olmadı. Uykuya dalamıyor olmanın sinir bozukluğuyla yastığı bir oyana bir buyana savurmaya başladım. Belki bir şekilde denk gelirde öldürürüm diye. Ama nafile her defasında 5 dakikalık bir sessizlikten sonra gene o vızıldamasıyla ortaya çıkıyor ve gene vücudunum bir yerinde bir sızı ile ısırıldığımı fark ediyordum. O ısırıklara en iyi gelecek şey soğuk suya tutmaktı. Doğrulup el yordamıyla musluğa doğru ilerlerken şuan çişimi yapmanın bile ne kadar zor bir iş olduğunu fark ettim. Musluğu açıp elimi yüzümü yıkadım. Serinlik o ısırıkların kaşıntısını dindirmiş; biraz olsun sinirlerimi de yatıştırmıştı. Yatağıma döndüğümde tek bir dileğim vardı artık çaresizce sadece uyumak istiyordum. Beni uyandırmadığı sürece litrelerce kanımı emebilirdi.


O küçük sinek düşünmeden uyumama izin vermemişti… O an fark ettim bir sivrisinek nazarında bağlandığım şeyler yüzünden gerçek ihtiyaçlarımdan ne kadar uzak olduğumu… İnsanın “vazgeçilmezler listesi” hızla kabarırken O sivri sinek pek çok şeyi hatırlatmış oldu bana…



Sevgili okur bu yazımı o kahraman sineğe adadım kendisini sabah aradım bulamadım. Bir sineğe böyle methiyeler yazılır mı diyenleriniz varsa hala kınıyorum. En kısa zamanda elektriklerin kesildiği bir gün oturup düşünmesini diliyorum.




Sağlıcakla kalın… Görüşmek üzere

NOT: Ana fikri son paragrafında olan bir yazı yazdığım için evet yüzüm kızarıyor… Bir başka klişede daha görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın =)

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.